Angst essen Seele auf / Ali: Korku Ruhu Kemirir (1974)
Aslında göçmenlik konusu daha genel düşünülebilir ancak filmin yönetmeni Fassbinder'in kendi tecrübelerinden yola çıkarak rahatça empati kurabildiğinden dolayı Almanya özelinde kısıtlı tutabiliriz. Özellikle 2.Dünya Savaşı sonrası demografik yapı ve bu yapının içerisinde önemli bir parçayı oluşturmamız bakımından konunun epey yakınlarımızdan geçtiği aşikardır.
Film yalnızlıkla yola çıkıp aşkla buluşuyor. Olağan durumlar...Fakat önemli olan nasıl koşullar (toplumsal değerler, ahlak anlayışı vs.) içinde doğduğudur. Yabancılara karşı kalıplaşmış bir bakışın hakim olduğu, ötekileştirmenin kol gezdiği bir ortamda göçmen bir işçinin kendisinden 20 yaş büyük Alman bir kadına aşkı söz konusu olunca işin şekli değişiyor. Mahalleden 70'ler Almanyasına genişleyen bir yabancı düşmanlığına yolumuz düşüyor. Baskı ve linç kültürünün çok net bir şekilde beslenebileceği kaynakların mevcut olduğu bir ortam.
Bu tür ortamlarda inceden inceye taraflar da gün yüzüne çıkar. Taraflar arası geçişler ve duruma göre şekil değiştirmeler insanoğlunun uzun süre kaldırabileceği cinsten değildir. Elbet sonunda hasta düşer. Ancak filmde bağlanan hastalık halinin toplumsal bir fotoğrafın göstergesi olduğunu düşünüyorum.
Derinlere işlemiş bu gibi örneklerde buzların bu denli kolay çözülmesi gerçeğe yakın durmamakla beraber filme yönelik eleştirilerimden biridir. Diğeri ise; oyuncuların bazı sahnelerde oyun oynar gibi oynamalarıdır, kendini belli ediyor.
-Ek bir bilgi- Eğer filmin seçmelerinde Tuncel Kurtiz seçilmiş olsaydı farklı bir ismi olup Ali diye çağırılan Faslı'nın yerine o oynabilirdi. Oyuncunun anlattıklarına göre film ilkin "Her Türk’ün Adı Ali” diye çekilecekti ve bir Türk Ali-oyuncu- arıyorlardı.(Altyazı Dergisi)...Bu ayrıntıyı başlarken yazdıklarımla ilişkili düşünebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder