30 Temmuz 2013 Salı

Rosetta (1999)

 



Dardenne kardeşlerin Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ödülünü kazandıkları film, gerçeğin tam ortasındaki yoksulluğu anlatımı güçlü kılan öğelerle birleştirip tüm dünya halklarına sunmuş. Etkisi hemen hissedilmiş ve karşılığını bulmuştur. İlkin Belçika'da başlayan ve sonrasında AB'ye yayılan bu süreçte genç nüfuslardaki işsizliğe yönelik çözümler vs. "Rosetta Planı" adı altında planlı programlı hale gelmiştir.
 
Anlatımın bu denli güç kazanmasında hareketli çekimlerin ve müzik kullanılmamasının etkisi fazla. Bunların etkisiyle filmin başlamasıyla beraber kızın peşine takılıyorsunuz böylelikle yaşadığı hayatın tüm gerçeklerine birebir tanık oluyorsunuz. Kızın tek isteği olan kalıcı bir iş bulma çabası içinde hedefe konsantre oluşu umursamazlıklarını bir tarafa atıp düşünmeye sevkediyor insanı.
 
Yönetmenlerin izlediğim ilk filmi oldu. Konuyu ele alışlarına biraz geniş ve de yukardan bakıldığında sisteme yönelik eleştiriyi, sınıfsal farklılıklara da inceden değindiğini görüyoruz. Yer yer alt sınıflar ve bürokrasinin karşılaştığı zamanlarda oluyor. Tabi bu konuların üstünde durulduğu/yapılan vurgular Loach vb. yönetmenler seviyesinde değil ama yine de değerli.
 

Benim için filmin en dikkat çeken noktalarından birisi
rosetta'nın ilişki içinde bulunduğu insanlar içinde kendine en yakın olan arkadaşını ispiyonladığı an ve sonrasında kulakları tırmalayan motor sesiydi. 
 Avrupa sinemasına dair iyi bir örnek, tavsiye olunur.





 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder